...Hazan Makamı...

...Hazan Makamı...
Şüphesiz şiirin bir kısmında hikmet vardır.

...Fikir Sancısı...

...Fikir Sancısı...
Duyun bir yerlerde biri sözlerle vurulmuş.

...Tavan Arası...

...Tavan Arası...
Yolu Dünyadan Geçen Her Kelimenin Mekanı.

...Kitaba Dair...

...Kitaba Dair...
Okumalarımdan Arda Kalan ve Kitaplara Dair Her Şey.

Yürüyelim Seninle İstanbul'da

12 Nisan 2011 Salı




YÜRÜYELİM SENİNLE İSTANBUL'DA

Kırmızıyı sevdiğini bilseydim 
hayallerim kıpkırmızı olurdu 

İstanbul hala güneşin ardında 
ufuklarında birkaç kara leke 
birkaç kan pıhtısı dudaklarında 
İstanbul hala sevimli mi sevimli 
ve hala bir tomucuk tadında 
yürüyelim seninle İstanbul'da 

korkusuz bir rüyadır 
bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da 
birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü 
yenilgisiz bir muamma gibidir 
arar bulusmayan ellerimizi 
deli rüzgar yine sarhoş, hovarda 

tam orada, Çamlıca yokuşunda 
birkaç bulut çekelim gökyüzünden 
damarlarımızdan geçirelim ve birden 
bırakalım suların üzerine 
sen bir defa konuş, sen bir defa gül 
kumlu ebrular yapalım seninle 
serpmeli ebrular, bülbülyuvası 
hercaimenekşe, gonca ve sümbül 

yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında 
yürüyelim seninle İstanbul'da 
boğaziçi magrur türkülerini 
gözlerine baka baka söyleyin 
martılar üşüyünce 
denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi 

anlayabilir misin 
neden çıban gibi büyür bağrımda 
büyürde kelebek olur bu sızı 
kırmızıyı sevdiğini söyledin 
bu yüzden mi günlerdir 
İstanbul'da gül kokusu yayılan 
tepeler kırmızı, sular kırmızı 

İstanbul bilmeli ki, sahillerine 
mehtabı taşıyan senin bakışlarındır 
İstanbul bilmeliki, limanlardan gemiler 
önce senin yüreğine açılır 
uzaklarda bir yerde 
toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın 
parmaklarında hüzün 
sana doğru akan nehrin 
ağlayan suretidir 

bir elimizde umut 
bir elimizde sevda 
yürüyelim seninle İstanbul'da 
musiki kesilsin, tükensin yazı 
çaresiz kalınca mızrap ve şiir 
ozan bir kenara bıraksın sazı 
ressam fırçasına neden mi kızgın 
tuvalde çizgiler, renkler kırmızı 
kırmızıyı sevdiğini bilince 
çekilir mi artık güllerin nazı 

Anadolukavağı'nda her akşam 
burcu burcu bir rüyadır hayalin 
karanlık, hüznünü düşürür dağa 
kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar 
endamın her sabah iner toprağa 

hasret, yanlızlığı çoğaltan deniz 
ayrılık acıyla süzülür kandan 
nefesin fermandır Topkapı Sarayı'nda 
dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzadeler 
öylesine yorgun, mahzun ve candan 

İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda 
uykusundan uyanınca fırtına 
dalgalar türkümüze aşina olur 
yüzümüze bakınca deniz fenerleri 
sahibini arayan gemilerin 
çığlığıyla vurulur 

tarih heyelandır hainlerin ardında 
İstanbul tarihin soylu anası 
biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız 
sevdayı kız kulesi'nden 
yalıların burukluğu altında 
geçiyoruz sokaklardan delice 

anlayabilir misin 
beyoğlu'nda gezinen 
hayal kırıklığının benden türediğini 
anlayabilir misin 
kırmızı neden böyle 
doldurur aynalara inleyen yüreğimi 

sana giden yolların kavşağında 
bir adam direniyor izini bulmak için 
siliyor tanyerine akan alın terini 
ufkunda sapsarı umudun rengi 
mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah 
arıyor sessizce kaybolan günlerini 

Gülhane'de simit satan çocuklar 
nasıl anlasınlar ellerimizin 
neden böyle çekingen olduğunu 
Ayasofya önünde tramvay bekleyenler 
gökyüzüne dokunurken bu acı 
kimdir diye sorsunlar içlerinden 
birlikte yürüyen iki yabancı 

biz gitsek de, İstanbul'da yine de 
yıllar yılı gezinmeli bu sızı 
benden bir yaralı şiir kalmalı 
senden bir tebessüm, bir de kırmızı



Nurullah Genç




1 yorum:

Adsız dedi ki...

Nurullah Genç en sevdiğim şairlerdendir.Bu şiiri de öyle..Ama en çok YAĞMUR şiirini beğenirim..

12 Nisan 2011 21:50

Yorum Gönder

Yorumunuzu esirgemediğiniz için teşekkürler... (:

 

2009 ·Ruz-i Ceza by Keziban Saat, Free Blogger Templates