...Hazan Makamı...

...Hazan Makamı...
Şüphesiz şiirin bir kısmında hikmet vardır.

...Fikir Sancısı...

...Fikir Sancısı...
Duyun bir yerlerde biri sözlerle vurulmuş.

...Tavan Arası...

...Tavan Arası...
Yolu Dünyadan Geçen Her Kelimenin Mekanı.

...Kitaba Dair...

...Kitaba Dair...
Okumalarımdan Arda Kalan ve Kitaplara Dair Her Şey.

Sözün Yüreği

6 Haziran 2011 Pazartesi




Söz bir yere uçmaz..


SÖZÜN YÜREĞİ

Sözlerimin canı olduğunu düşünüyorum.
Onların beni temsil etme gücü oranında,benim de onlara sahip çıkmam gerektiğine inanıyorum.

Söylediğim kelimelerin havaya karışmadığından,buhar  olup bulutlarla buluşmadığından eminim.

Kayıtların hiçbiri ayrıntı atlanmadan tutulduğuna inancım tam.

İnsanların kendi kelimeleriyle yargılanabileceğine dair tecrübelerim var.
Bütün bunları aklımın bir köşesinde tutuyor;konuşurken aklımın bir köşesine ters düşmemeye çalışıyorum.

Sıradan bir gevezelik yapacaksam,bunun sıradan bir gevezelik olduğunu belli ediyorum.
Sözünde bir yüreği olsun,çarpıntısı duyulsun istiyorum.

Aramızdaki gelgitler gözümü korkutuyor.

Neden kelimelerimizi süngüleyip birbirimizi yaraladığımızı anlamıyorum.
Neden kurgulanmış düşüncelerimizin zehirli sarmaşıklara dönüştüğünü bilemiyorum.

Aklımın kolları bu yıkıcı ortaoyununu kavrayamıyor.
Sözlerin hırslarla kolkola dolaşması  canımı sıkıyor.
Ne kadar zamandır böyleyiz hatırlamıyorum.
Bildiğim eskiden böyle insanlar olmadığımız..

Sözlerin yürekli olduğu zamanlarda,insanların da yürekli olduğunu bildiğimden insanların yüreksizliğinin sözlerinin yüreksizliğinden anlaşılabileceğini kavramam güç olmuyor.
Bazen yazıyı rayından çıkaracak kadar üzülüyorum bu duruma.
Taşıdığımız kimliğin böyle rencide edici tanımları hak etmediğini itiraf etmekten utanıyorum.

Herkesi ağzından çıkan sözle,yüreğinden çıkan sesi aynılaştırmaya çağırıyorum.
Herkesi sözünün arkasında durmaya,cümlelerinden kaçmamaya davet ediyorum.
“İç rahatlığı” ve “kalp temizliği” ön kabullerinden arınmanın ne kadar kaçılmaz hale geldiğinden dem vuruyorum.

Çuvaldızları kınlarından çıkarmanın gereğine işaret ediyorum.
Hesap yapmayı hesap makinalarına bırakmanın büyük bir fazilet olduğu fikrindeyim.
Herkesi kendi kendisiyle konuşmaya çağırıyorum.
Herkesi yediği lokmanın muhasebesi ile baş başa bırakıyorum.

Karanlıkta yürüyen kara karıncadan haber veren Yüce İrade’nin saman altında yürüyen sulardan haberdar olmamasının imkansızlığını akıl sahiplerine hatırlatıyorum.
Bu bilincin,bu satırların yazarınca da hak edilmesini diliyorum.
Kimsenin sözünün altında kalmayacağı bir dünyanın,daha katlanılabilir bir dünya olacağından hiç şüphem yok.

Oysa bu yolda gerekli bütün gayreti gösterdiğimizden çok şüpheliyim.
Sözlerin yürek atışlarını işitmekte zorlanıyorum.
“Can kulağı ile dinlemek”le neyin kastedildiğini anlatmanın her geçen gün biraz daha zorlaştığı gün gibi ortada.

Küçük bir mola vermeli ve düşünmeliyiz.
Bu başdöndürücü hızla nereye koştuğumuzun cevabını bulmalıyız.
Kazandıklarımızla eksilttiklerimiz arasındaki uçurumu dengelemeliyiz.
Körlükten,sağırlıktan,yüreksizlikten kurtulmalıyız.
Dillerimizi zehirli yılanlar olmaktan alıkoymalıyız.

Korkmamalı,karanlık yüzlerimizi tanımaktan kaçınmamalıyız.
Canımızdan kelimelere can,cümlelere hayat vermeliyiz.
Sözlerimizi içimizdeki fıtrî kıpırtıdan türetmeliyiz.
Onları yüreklendirmeliyiz.

Bir dağ başında koyunlarıyla söyleşen çobanın yalana ihtiyacı yoktur.
Yalan,iki insanın yan yana geldiği yerde başlar.
Oysa biz,iki insan arasındaki doğruyu tesis etmekle görevlendik.
Herbirimizin içinde bir dağ başı,her dağ başında yalnız bir çoban,her çobanda bir yürek barınmalı bu yüzden.

Ancak hayırla başlayanın hayırla neticelenebileceğini unutmayalım.
Üç günlük ömrümüzü beş günlük hesaplarla kalabalıklaştırmayalım.
Sözlerimizin elinden tutalım.
Hep beraber kendimize gelelim.
Ve bir daha oradan hiç gitmeyelim.

Gökhan Özcan/Ruh Yordamı

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu esirgemediğiniz için teşekkürler... (:

 

2009 ·Ruz-i Ceza by Keziban Saat, Free Blogger Templates