...Hazan Makamı...

...Hazan Makamı...
Şüphesiz şiirin bir kısmında hikmet vardır.

...Fikir Sancısı...

...Fikir Sancısı...
Duyun bir yerlerde biri sözlerle vurulmuş.

...Tavan Arası...

...Tavan Arası...
Yolu Dünyadan Geçen Her Kelimenin Mekanı.

...Kitaba Dair...

...Kitaba Dair...
Okumalarımdan Arda Kalan ve Kitaplara Dair Her Şey.

Rahmet Küstü Dualara

25 Mart 2010 Perşembe


  

RAHMET KÜSTÜ DUALARA

"Anne ve babasının ihtiyarlığına yetişip de Cennet'i kazanamayanlara şaşarım" Hadis-i Şerif
          Sokaktaki çocukların neşeli sesleri evin içini doldursa da, huzur bırakmıyordu evin tam ortasında yükselen ateşin dumanı, öfke ateştendi ve ilk sahibini yakmaktan başlardı, gözlerinin önünde yanıyordu, yıllardır üzerine titrediği, mürüvvetini görmek adına her gün dualara sığındığı tek oğlu, tek çocuğu. Yangınlara ateşler dökülmez bilirdi, gözleri sokaktaki çocuklara takıldı bir an, çocuk olsaydı neşesi hiç eksilmeseydi dedi içinden… Bir an baba olmanın verdiği cesaretle ateşi söndürmeyeceğini bile bile bir yürek dolusu “Oğlum!” serinliği ile seslendi ateşin yaktığı yüreğe…
          “Sen karışma baba! Bu bizim sorunumuz, sen karışma! “ diye kükredi yangın, kırıldı kolu kanadı, yandı gönlünün başköşesi. Üzüntüsüne bir de yanık yarası eklendi, şimdi hangi ilaç merhem olsundu, yandı yarası…Sustu, kar vuran çiçekler gibi eğdi başını, küçük bir çocuğun küskünlüğüne nazar edercesine.Kalktı yerinden daha fazla dayanamazdı kalbi, yangının evi sarmasına.Öfke öyle bir yangındı ki, dilden dökülen sevgileri yakacak kadar kuvvetli idi ateşi, daha fazla duramadı narın harında.
          Ağır ağır çıktı basamakları gıcırdamaların eşliğinde, ne günler gördünüz, bu inlemeler yorgunluğun huzursuzluğuydu. Son zamanlarda çok sık kendini tavan arasındaki odada buluyordu.Yareni, dostları, anıları uyuyordu bu odada, kapıyı açar açmaz uyanıyorlardı, muzırca göz kırpıyorlardı yaşlı adamın şiirle dolu yüzüne… Her satırında bir çentik, her satırında anıların ayak izleri. Gülümsedi işte huzur bulmuş gibi.Kapattı kapıyı sıkıca, kimse gelip ayırmasın diye.
          Adım attıkça ağır bir hava ile birlikte uyandı anılar sırayla, her biri karşılama töreni asaletiyle yaşlı adama hürmette kusur etmedi, memnundu yaşlı adam, oturdu bir bilginin uhuvvetiyle yareninin dizi dibine.Bu fotoğrafı oğlu almıştı elinden, “Bu fotoğraf seni hasta ediyor baba, baktıkça özlüyor üzülüyorsun dedi,sitemkarca.Kaldıralım bunu buradan?” Kıramadı oğlunu, kırılmasın isterdi, “Sen bilirsin oğul.” dedi , ne bilsin oğlu, o yaşama neşesiydi, ne bilsin oğlu, her gün su gibi tükettiği ömrünün membaıydı.O daha çok gençti, bilemezdi…
          “Güzelim!” diye seslendi yarenine, gözlerine yaş doldu, engebeli yüzünde hiç zorlanmadı yaşlar adım atmakta, neşeyle çağladı gözyaşları, dağlardan ovalara inercesine. “Olsaydın ya yanımda yarenim, olsaydı yine eski neşemiz, doldursaydı oğlumuzun neşesi gönlümüzün boş odalarını.” Gözleri takıldı boşluklara.Çağladı gönlü.
          Tavan arasındaki eski eşyalar gibiydi şimdi, miadı dolmak üzere. Toz kaplamıştı yüreğinin raflarını, arada özlemin rüzgarı kaldırıyordu ya tozları yerinden, nefesi kesiliyordu hasretinden. Yüreklerin tavan araları yoktu ki yaşlanınca sevdiklerimizi oralara kaldıralım. Lazım olmaz ama belki günü gelirde kullanırım diye üzerine kilitler vursak, atmaya kıyamasak da, göz önünde de durmasın diye ayak ortasından kaldırsak. Yoktu işte…
          Eskimiş neşeleri, kırgınlıkları ve vadesi dolmuş ayrılıkları hepsini kaldırmıştı bu koca yürek tavan arasına, tek mutlu olsundu oğlu. Yetmedi, “Sen karışma!” diye atıldı kendi varlığı da tavan arası yalnızlıklarının arasına.Çok duyar olmuştu bu zalim sözü , anlamıştı artık vakti gelmişti tavan arasına yerleşmenin, evlat yüreğinin tavan arasına atılmıştı işte… Doldu baba vaden, geçmez sözün, işlemez fermanın, geçti baba, geçti… Yıkıldı koca çınar, yalnız kalmıştı şu zamanın çarkında, meğer o hep eski günlerinin gölgesinde, koruyup kollamak istiyordu yine fedakârca. İşlemedi sözü de, işledi işte zalim zaman… Öğüttü yapraklarını öğüttü dallarını, öğüttü koca çınarı…
          Vadesi doldu o kasvetli oda da, daha da dayanmadı yüreği, Yareninin dizi dibinde uyudu tavan arasında, ebedi… Narın sesi çınlıyordu hala evin duvarlarında, bilmedi kırgın bir yürek kavuştu bir daha kırılmayacak olmanın neşesiyle vuslatına… Bir Yasin sessizliği indirdi melekler göklerden… Gülümsedi anılar, gülümsedi elinde tuttuğu fotoğraf ve belki de buruk gülümseyecekti sevginin en güzeli olan evlat…
          Rahmetti ya evdeki büyükler, zahmet diye hürmet etmez olmuştu evlatlar. Kırıp dökmekten çekinmeden şımarık çocukların arsızlığıyla dökülür olmuştu, şımarık sözler. Ağlasın gökler, rahmet küstü tavan arasına açılan kapılara, rahmet küstü evlatlara… Zahmet olmasın evlatlara, rahmet yağmaz oldu anne babasız dualara…

K. Saat



2 yorum:

Adsız dedi ki...

Karanlıklardayım doğudan güneşin doğduğu yerden;
Kaybettiğimiz ancak kazandırılmak istenen değerlerimiz amaç iyi vatandaş
yetiştirmekmiş, peki erezyona uğrayan güvenler, ümitsizliğin esaretinde kalan kalpler...
Hayırlı ve vefalı iyi bir insan olarak kalabilme dileğiyle...

11 Aralık 2014 11:17
K . Saat dedi ki...

Teşekkür ederim yorumun için ve dahi tüm yorumların için lakin neden ısrarla isim yazmamak ya da bana ulaşmamak :) amin temenni ile..

11 Aralık 2014 13:21

Yorum Gönder

Yorumunuzu esirgemediğiniz için teşekkürler... (:

 

2009 ·Ruz-i Ceza by Keziban Saat, Free Blogger Templates