...Hazan Makamı...

...Hazan Makamı...
Şüphesiz şiirin bir kısmında hikmet vardır.

...Fikir Sancısı...

...Fikir Sancısı...
Duyun bir yerlerde biri sözlerle vurulmuş.

...Tavan Arası...

...Tavan Arası...
Yolu Dünyadan Geçen Her Kelimenin Mekanı.

...Kitaba Dair...

...Kitaba Dair...
Okumalarımdan Arda Kalan ve Kitaplara Dair Her Şey.

Mor Koyun

7 Nisan 2010 Çarşamba


MOR KOYUN

Sosyal hayatın sıradan akışı içerisinde insanları farklı kılmak adına dayatılan düşünceler yumağı ile sarılmış haldeyiz. Örümcek ağı gibi saran bu tuzak, küçük sinekleri ağına hapsederken, büyük sinekler kıl payı kurtuluyor bu yavaş yavaş gerçekleşen ölümden.

Küçük insanların,büyük gölgeler oluşturmak adına kapıldıkları tuzaklardan bir tanesi “marjinallik”, bu kelimeyi ne zaman duysam farklı olmak adına insan görünümünden uzaklaşma çabasına girmiş insanlar geliyor aklıma, fazla mı sığ düşünüyorum bilmiyorum ama marjinalliğin günümüzde mor koyundan farksız olmadığına gözlerim aşina oldu.Aklım bunu kabul ediyor diyemiyorum çünkü fikri marjinallikten ziyade şeklen marjinalliği benimsemiş vaziyetteyiz.Marjinal bir çizgisi var, oldukça marjinal bir yazar, marjinal bir sanatçı, marjinal insan… Hepsinde aynı kuru gürültü, tuhaf makyajları,ilginç saç kesimleri,saç renkleri, kıyafet denemeyecek kadar marjinal kıyafetleri, tuhaf takıları ile bizden olamayacak kadar marjinaller.

Benim derdim aslında marjinal Müslümanlarla… İnsan olmaktan ne gibi bir zarar gördünüz de kurta yem olma pahasına marjinal taklalar atıyorsunuz. Derdiniz farklı olup kutsanmak mı? Oysa farklı olanı kutsamak değil niyet, önce marjinal alkışlar yağar devasa gölgenize, sonra o devasa gölgenizde insanlığınızı boğarlar ve ruhunuz duymaz, yittiğinizi sürüye karışınca anlarsınız… Ayrılmak adına bin çile çektiğiniz, marjinal etiketine engel teşkil eden sürüden….

Koyun sürüleri… Vicdanımda çınlıyor, ümmetim denilen sürünün marjinallik kavgası.Bizden değildi sürüden ayrılan koyun,başına buyruk…Doğu kültüründe koyunun derviş bir kimliği vardı, sakin, huzurlu…Şimdilerde herkes koyun olmaktan şikayetçi,sürüden ayrılma derdinde,çünkü o küçük bir ilah,yönetilmemeli,bu dört nala koşan nefsi kimse dizginlememeli. Oysa çoban hikayemiz vardı bizim,tuz yalamış koyun sürüsünü su içmeden dereden geçiren, nefsi terbiye bilirdi koyunun ve bu sebeple kutsaldı.

Ümmetin bir tanımı vardı, herkes O’nun ümmeti olmak için o kalıba dökmek isterdi benliğini, kalıplar mı genişledi, yoksa insanlığımız mı buharlaşan. Hakikat ümmete tabi olmak değil miydi? Hep aynı çizgide, Kur’an ve sünnet ile çizilmiş. Bize yanlış mı öğretilmiş İbrahim’in mezhebinden olduğumuz, aynı sürünün melekleri olmak için gelmedik mi yoksa biz dünyaya… Nedir ki sizin bu sürü korkunuz, hepiniz aynı kabusa mı uyandınız, hepinize aynı şeytan mı yaverlik ediyor.

Mor koyun şamatasından farksız değil bu anlamsız karnaval,uyan, etrafında kurtların dans ettiği. Ne kadar inkara yeltensen de sen bir koyunsun ve ne renge boyanırsan boyan, meleklerin gözyaşları ile yıkanacaksın.Öz benliğinle iç içe, inkarın kıyılarında çocuk oyunları oynayan bir cahil olmaktan kaçamayacaksın. Bil ki cahil cesaretinin bedeli ağır, artık dikkat kesil…

Dahil olduğum sürüden korkmadım hiç, özümle barışık olmaktan, O’nun ümmetinden olanlarla aynı renge bürünmekten memnunum, bizler cennete hep birlikte talibiz, çünkü "Ümmeti ümmeti" diyen bir peygamberin ümmetiyiz, O’nun yolunda, O’nun kalıplarında sizlere inat ısrarla sürü olmaya talibiz.

K.Saat



2 yorum:

Unknown dedi ki...

Yüreğine sağlık...

7 Nisan 2010 17:39
K . Saat dedi ki...

EyvAllah...

8 Nisan 2010 05:15

Yorum Gönder

Yorumunuzu esirgemediğiniz için teşekkürler... (:

 

2009 ·Ruz-i Ceza by Keziban Saat, Free Blogger Templates