...Hazan Makamı...

...Hazan Makamı...
Şüphesiz şiirin bir kısmında hikmet vardır.

...Fikir Sancısı...

...Fikir Sancısı...
Duyun bir yerlerde biri sözlerle vurulmuş.

...Tavan Arası...

...Tavan Arası...
Yolu Dünyadan Geçen Her Kelimenin Mekanı.

...Kitaba Dair...

...Kitaba Dair...
Okumalarımdan Arda Kalan ve Kitaplara Dair Her Şey.

Ucuzluk var!

28 Aralık 2013 Cumartesi



Bakıyorum, bir telaş herkeste!
Sanki "ucuzluk" haberi almış gibi koşturuyorlar.
Nereye?
Nefret etmeye!
Artık ne bulduysa,
Eline ne tutuşturulmuşsa,
Hangisine ikna olmuşsa,
Ondan nefret etmeye...

Haşmet Babaoğlu

Evlat

21 Ekim 2011 Cuma


EVLAT

insanın yanılgısıdır hiç kurumayan ırmak,
şeffaf oluşundandır gelince tanımamak.

güneş görmemiş çocukları uyandırdık,bak!
simaları geceden kara yine de gözleri berrak.

sancak tutuşturduk ellerine,korkma,yürü evlat!
seninle yürüyecek denizler, yürüyecek semavat.

arzın gölgesinde akmayan bir bulut, yaRab,
sızım sızım sızlasa da o yara,kanamayacak..

bekleyecek dağlar,bekleyecek sessiz,kuşlar..
gözlerim kan çanağı, kalkmayacak o ruhu ashab.

ıssız bir gecede boşuna değil, durup ağlamak,
saçlarını da tarayalım bir güzel, oğlum hadi kalk.

K.Saat


Fotoğraf - Tahir Özgür /http://tahirozgur.deviantart.com/


Acelemiz Var

18 Ekim 2011 Salı





ACELEMİZ VAR

Bir dünya işimiz var,
Eksilmeden döneceğiz.

Çocukların gözlerinde ölüm,
Hayali soldurmadan geleceğiz.

Semada anlamsız bir matem,
Zafer ateşini yakıp öleceğiz..

K.Saat


Aydınlıktır Yüzün

21 Eylül 2011 Çarşamba















AYDINLIKTIR YÜZÜN

İyi çocukların
Göz kamaştıran başarıları vardır,
Kötü çocukların ise
Derin hüzünleri..
Yine de hüzünlü bir çocuk kadar
Güzel gülümseyemez,
Elimize tutuşturulan
Bir yanı eksik bir diploma..

K.Saat

Bazen hayat sana sunulandan fazlası değildir..




Mülteci

18 Ağustos 2011 Perşembe



Asr suresinin gölgesine sığınma çağında vurdular bizi,
Ölümlerin gecesi gündüzü yok,ya duaların!
"Asra yemin olsun ki.."

K.Saat

Muğlak



Biri bize salık verseydi,cennetin ortasında diken yetiştirecektik.
Allah bize kudret verdi,cehennemin ortasında çocuk yetiştiriyoruz!

K.Saat


Hatırı Sayılır Acılarımız Var

14 Temmuz 2011 Perşembe



HATIRI SAYILIR ACILARIMIZ VAR

Gözüme uyku girmediğinde hatırlıyorum,
Yakılan yıkılan ne varsa.
Bir kızdığımda anlıyorum,
Kaybedecek nem kaldıysa.
Donuklaşıyor ya gözlerim,
Bir yiten daha var özümde.
Son gözyaşım..
Yetim bir yanın yok, kaldır, dik dursun başın.

Bir yiğit görüyorum
Yaman çelişkilerin başında,
Bir ağıt duyuyorum anaların gözyaşında,
Bir avuntu babaların tütün kokan avuçlarında.
Bir genç kız düğüne gider
Nişanlısının tabutu başında..
Bir hain türkü yakar,
Zalim devlet ne ister aşımda..

Bir sevdalı gelin yolun gözler ,
Sonun başında..
Umut,
Başın hangi derdin salında..
Bir çocuk yetim kalır..
Zalim senin annen de benim safımda.
Kardeş yazılmadı mı adımız
Nasıl da böyle düşman oldunuz..

Durmaz ya sözünde,
Al senindir desem,
Öfkelenmez belki de.
Yol bilsen,
Dur desem,
Merhamet etsen..
Bu bahçe senindir , zulmetmesen.
Taş değildir ya kalbin!
Ne desen de inanmam..

K.Saat



Dinlemelik..

7 Haziran 2011 Salı



Her sabah yaptığım gibi koşturarak evden çıkıyorum,
Gece uykularını terk ettiğim için sabahları kalkmak malum bir nevi işkence, olsa da uyanmak güzel (:
Evimin hemen yanındaki güler yüzlü personeli ile Petek Pastanesi, tabi ki güler yüzlü değiller çünkü onlarda uykusuz, 
Kahvaltı fırsatı bulamayan garip kişilik bu pastanenin peynirli poğaçalarını acayip seviyor.
O dörtyol ağzında pastaneden fırlamamla kendimi yolun ortasında bulmam bir oluyor ve zaten felç olan trafik benimle düğüm oluyor.
Önüne baksana diye haykıran beyefendi, karşıdan neredeyse kaçmak üzere olan servisimin farkında değil tabiki..
Neyse ki şoför varlığımı fark edip duruyor,ben de ışığı bekliyorum haliyle.
Otobüse kendimi atınca genelde yaptığım ilk iş açıp kitabımı okumak.. 
Maksat uykumu açmak, kitap sevgisi ile ilgisi yok.
Bütün servis ahalisi uzun yolculuk boyunca uyurken ben o kalabalıkta yalnız kalmayı başarıyorum.
İşte tam o sırada radyo çalmaya başlıyor,fonda Zeki Müren o güzel sesi ile "Seviyorum işte var mı diyeceğin! Seviyorum işte var mı diyeceğin!"
Yüzüme yayılan o kocaman gülümsemeyi fark ettiğimde kendimi topluyorum ve etrafıma bakıyorum bu kız neden gülüyor diyen var mı acaba diye,
Tabi ki yok, büyük ihtimalle yarım kalan rüyasını tamamlıyor herkes..
Bense bu şarkı ile mutlu oluyorum (:
Çünkü "Seviyorum işte var mı diyeceğin"...

"Derya olsan alem benim,
Nefes olsan neyzen benim,
Gönül olsan sevda benim.
Seviyorum işte var mı diyeceğin!

Sen baharsan mevsim benim
Sen muratsan yeşil benim
Sen mızrapsan nağme benim
Seviyorum işte var mı diyeceğin!"

Ee dinlesenize hadi... (:





...


Sözün Yüreği

6 Haziran 2011 Pazartesi




Söz bir yere uçmaz..


SÖZÜN YÜREĞİ

Sözlerimin canı olduğunu düşünüyorum.
Onların beni temsil etme gücü oranında,benim de onlara sahip çıkmam gerektiğine inanıyorum.

Söylediğim kelimelerin havaya karışmadığından,buhar  olup bulutlarla buluşmadığından eminim.

Kayıtların hiçbiri ayrıntı atlanmadan tutulduğuna inancım tam.

İnsanların kendi kelimeleriyle yargılanabileceğine dair tecrübelerim var.
Bütün bunları aklımın bir köşesinde tutuyor;konuşurken aklımın bir köşesine ters düşmemeye çalışıyorum.

Sıradan bir gevezelik yapacaksam,bunun sıradan bir gevezelik olduğunu belli ediyorum.
Sözünde bir yüreği olsun,çarpıntısı duyulsun istiyorum.

Aramızdaki gelgitler gözümü korkutuyor.

Neden kelimelerimizi süngüleyip birbirimizi yaraladığımızı anlamıyorum.
Neden kurgulanmış düşüncelerimizin zehirli sarmaşıklara dönüştüğünü bilemiyorum.

Aklımın kolları bu yıkıcı ortaoyununu kavrayamıyor.
Sözlerin hırslarla kolkola dolaşması  canımı sıkıyor.
Ne kadar zamandır böyleyiz hatırlamıyorum.
Bildiğim eskiden böyle insanlar olmadığımız..

Sözlerin yürekli olduğu zamanlarda,insanların da yürekli olduğunu bildiğimden insanların yüreksizliğinin sözlerinin yüreksizliğinden anlaşılabileceğini kavramam güç olmuyor.
Bazen yazıyı rayından çıkaracak kadar üzülüyorum bu duruma.
Taşıdığımız kimliğin böyle rencide edici tanımları hak etmediğini itiraf etmekten utanıyorum.

Herkesi ağzından çıkan sözle,yüreğinden çıkan sesi aynılaştırmaya çağırıyorum.
Herkesi sözünün arkasında durmaya,cümlelerinden kaçmamaya davet ediyorum.
“İç rahatlığı” ve “kalp temizliği” ön kabullerinden arınmanın ne kadar kaçılmaz hale geldiğinden dem vuruyorum.

Çuvaldızları kınlarından çıkarmanın gereğine işaret ediyorum.
Hesap yapmayı hesap makinalarına bırakmanın büyük bir fazilet olduğu fikrindeyim.
Herkesi kendi kendisiyle konuşmaya çağırıyorum.
Herkesi yediği lokmanın muhasebesi ile baş başa bırakıyorum.

Karanlıkta yürüyen kara karıncadan haber veren Yüce İrade’nin saman altında yürüyen sulardan haberdar olmamasının imkansızlığını akıl sahiplerine hatırlatıyorum.
Bu bilincin,bu satırların yazarınca da hak edilmesini diliyorum.
Kimsenin sözünün altında kalmayacağı bir dünyanın,daha katlanılabilir bir dünya olacağından hiç şüphem yok.

Oysa bu yolda gerekli bütün gayreti gösterdiğimizden çok şüpheliyim.
Sözlerin yürek atışlarını işitmekte zorlanıyorum.
“Can kulağı ile dinlemek”le neyin kastedildiğini anlatmanın her geçen gün biraz daha zorlaştığı gün gibi ortada.

Küçük bir mola vermeli ve düşünmeliyiz.
Bu başdöndürücü hızla nereye koştuğumuzun cevabını bulmalıyız.
Kazandıklarımızla eksilttiklerimiz arasındaki uçurumu dengelemeliyiz.
Körlükten,sağırlıktan,yüreksizlikten kurtulmalıyız.
Dillerimizi zehirli yılanlar olmaktan alıkoymalıyız.

Korkmamalı,karanlık yüzlerimizi tanımaktan kaçınmamalıyız.
Canımızdan kelimelere can,cümlelere hayat vermeliyiz.
Sözlerimizi içimizdeki fıtrî kıpırtıdan türetmeliyiz.
Onları yüreklendirmeliyiz.

Bir dağ başında koyunlarıyla söyleşen çobanın yalana ihtiyacı yoktur.
Yalan,iki insanın yan yana geldiği yerde başlar.
Oysa biz,iki insan arasındaki doğruyu tesis etmekle görevlendik.
Herbirimizin içinde bir dağ başı,her dağ başında yalnız bir çoban,her çobanda bir yürek barınmalı bu yüzden.

Ancak hayırla başlayanın hayırla neticelenebileceğini unutmayalım.
Üç günlük ömrümüzü beş günlük hesaplarla kalabalıklaştırmayalım.
Sözlerimizin elinden tutalım.
Hep beraber kendimize gelelim.
Ve bir daha oradan hiç gitmeyelim.

Gökhan Özcan/Ruh Yordamı

Melekleri Ürkütmeden



“Gerçekten hüzün duyma kabiliyeti olan bir ruhun,iyiliğe de kabiliyeti vardır.” Stowe

‘Gerçekten üzülebilen’ insanları daha fazla seviyorum.

Kendini hep haklı gören,nice yürekte ve nice insanın hayatında çok zulümlere kapı aralamış bile olsa yaptıklarını haklılaştırmanın bir yolunu bulan insanlar ise ruhumu daha fazla incitiyor.

Dünyada bu kadar zulüm bu kadar acı,bu kadar gözyaşı varsa,zaman zaman rol gereği ‘üzülüyormuş gibi’ gözükseler de ‘gerçekten üzülebilme’ yeteneğinden mahrum olanlar yüzünden var zira.
Yaşanan hangi zulmü,hangi haksızlığı,hangi acıyı biraz deşseniz,ardında ‘üzülebilme’ yeteneğinden mahrum kötülerin kansız,duygusuz ve ruhsuz yüz ifadeleri karşılıyor sizi.

Ama şükür ki üzülebilenler var.

Şükür ki gerçekten hüzün duyma,gerçek bir hüzün duyma yeteneğine sahip oldukları için,ellerinden bir şey gelmediği durumlarda dahi en azından kalpleriyle haksızlığa ve kötülüğe buğzedip kötülere ve haksızlara onulmaz bir meşruiyet krizi yaşatan üzgün insanlar..

Yarınki dünya bugünkünden daha iyi bir dünya olabilecekse,yaşadığımız şu ülkede bugün yaşanan haksızlıklar yarın ortadan kalkabilecekse,işte bu üzülebilenler sayesinde olacak.
Üzülebilenlere selam,üzülemeyenlere yazıklar olsun!

Metin Karabaşoğlu /Melekleri Ürkütmeden


 

2009 ·Ruz-i Ceza by Keziban Saat, Free Blogger Templates