...Hazan Makamı...

...Hazan Makamı...
Şüphesiz şiirin bir kısmında hikmet vardır.

...Fikir Sancısı...

...Fikir Sancısı...
Duyun bir yerlerde biri sözlerle vurulmuş.

...Tavan Arası...

...Tavan Arası...
Yolu Dünyadan Geçen Her Kelimenin Mekanı.

...Kitaba Dair...

...Kitaba Dair...
Okumalarımdan Arda Kalan ve Kitaplara Dair Her Şey.

Feveran

28 Haziran 2010 Pazartesi



FEVERAN

Kimseyi memnun etmek değil benim niyetim
Kirlenen sözlerinize cevap verecek de değilim.

Dünyanın anahtarını teslim almış gibi haliniz,
Kalbe kapısı kırılarak girilmez,bilmez misiniz!

Kibrin gölgesinde susuzluğunuzu gidermektesiniz,
Ağzınızdan çıkan sözlere bir mihenk giydirseniz.

Taş olup kalp kırmak değil elbet benim ziynetim,
Ağırlığınca yerinde, hakkını verebilmek emanetin.

Gözleriniz öyle derin,bir harabeye bakar gibiyim,
Anlatsam da sözlerim kırılıp düşecek bilmekteyim.

Zulmünüzü zalim adaletinize şikayet edecek değilim,
Ancak ilahi adaletin gölgesine sığınan bir biçareyim,

Ellerinizin kiriyle mukaddesatın ruhuna dokunmayın,
Bu dava değil öksüz, sizi kuşatan sultanı unutmayın.

Gözleri kapalı yaşamak kolaydır,şu alemi seyreyleyin ,
Çatlamazsa vicdanlarınız, bir bimarhanede yer eyleyin.

Katran karası özleri, sözleri kuşanıp çıkmayın karşıma,
Viran eylerim kalplerinizi  mahcup olmak istemem O'na.

Kalıcı değil hiçbir beşer bu dünya toprağında,unutmayın.
At koşturup da dünyada, sıratı müstakimde yaya kalmayın.

Duymak isteyen hakikatin sesini, kulak verir zaten özüne.
Ben bir göçebeyim, işittiniz,sessiz olun da hakkınca gideyim.

K.Saat

Fotoğraf: Muhammed Kutsal / Kopyalanması yasaktır.

Yabancı

26 Haziran 2010 Cumartesi


YABANCI

Bu sabah gitmek geldi içimden,adım adım uzaklaşmak kendimden,gece uykularımı terk edeli çok olmuştu,yavaş yavaş vazgeçiyorum kendimden.

Sabahın ilk ışıklarını,şehrin uyanışını kaçırmamak için hızlıca hazırlandım,kapıdan adım attığımda şehrin gülümseyen yüzüyle karşılaştım,adım adım kalbine doğru yürümeye başladım.İz bırakmadım ardımda,sessizce insanların ayak izlerinden parkın dinginliğine attım kendimi,adım atar atmaz O’nu yine orada buldum.

Ne zaman parkta bulsam kendimi O hep orda,her kaçışımda,her kitabımı elime alışımda gülümsemesi çarpıyor özüme,bazen belli belirsiz sesini duyuyorum, kafamdan geçenleri okuyor olmalı ki tesellisi ellerime düşüyor,hissediyorum.Ne zaman hüzün yazsa kalemim gözleri bulutlanıyor,hissediyorum yazdıklarımı sessizce, hep okuyor…

Hiç sormadım adını, orada ne aradığını,ne zaman elime kalem alsam gülen gözlerini,sormadım hiç neden kendimi hep onun yanında bulduğumu…

Alışmış olmalıyım bu yabancının varlığına, bir parçam sayıyorum, dilsiz bir çocuk muzurluğuyla anlattıklarıma gülüyor,kızıyorum, yazdıklarımı okuyorum gülümsüyor, korkularımı duyunca gözleri perdeleniyor.Bu yabancı artık benim vazgeçilmezim oluyor,kaçışlarımın tek adresi, tek sığınağı,hiç şikayet işitmediğim tek varlık.Ne zaman parkın yakınından geçsem gözlerim O’nu arıyor ve beni hiç yanıltmıyor, o heybetli varlığıyla hep orada duruyor.Bazı geceler sesini işitiyorum,çaresizliklerime çareler sunuyor,duyuyorum. Yıldızları bir başka seviyor,ayı bir başka, ne kadar da ben kokuyor…

Bu sabah kaldırdım mesafeleri,uzaktan uzağa kurduğum dostluğumun cesaretiyle yanına oturdum,gülümsedi, yine hiç konuşmadı.Anlat diye fısıldadı ne zaman hüzünle erişsem yanına hüzün kokardı, hüzünle fısıldadı, “anlat”… Anlattım tüm acılarımı,tüm sevinçlerimi,kendimi… Gölge düştü yüzüne, bir damla gözyaşı elime… O an kalbini hissettim, sevdim belki de…

Adımı sormadı, belki de hazan düşmesin diye adımı ağzına hiç almadı… Kim olduğumu nerden geldiğimi,her kaçışımda neden onu bulduğumu hiç sormadı, belli ki seviyordu misafirleri, beni ağırlamaktan hiç yorulmadı.

Ayrılık vakti geldi, serin bir rüzgarla saati hatırlattı,gitmeliyim dedim yine sustu,kal deseydi kalamazdım,O’da biliyordu, sen benim sırdaşımsın dedim, güldü, konuşmadı…

Topladım sağa sola saçılmış dertlerimi,kalmasın izim dedim gülümseyerek,kalmasın avuçlarında gözyaşım…Ben O’nu içten içe sevdim,konuşmasa da suskunluğunu sevdim,dinginliğini,beni hiç bıkmadan dinlemelerini sevdim.

Ayrılmak için ayağa kalktım, tüm heybetiyle durdu karşımda, hiç hissettirmedi ayrılığın sızısını, gözlerine baktım.”Sırlarım sana emanet, korkularım da,hayallerim de, onlara iyi bak.” Yine sustu,dalından bir yaprak düştü, anladım ki bu emanetlerimin anahtarı,anahtarı bana teslim etti,gülümsedim,huzurla yanından ayrıldım.

Seviyordum bu dostu,yeşilini,gölgesini,şefkatini, ne zaman kapısını çalsam şartsız beni kabul edişini,hissediyordum kalbini..

Şimdi söyleyin bana dostlarım,o ağacın gölgesinde dost satırıma adınızı yazdırır mısınız?

K.Saat


Dil/siz/im

22 Haziran 2010 Salı


DİL/SİZ/İM

Çatlamış insanlığın ar damarı,
Hz.Süleyman dönse tanır mı bu varlıkları.
Mahlukatın sesini duyan peygamber.
Görsen bu insanları yeniden,
Anlar mısın dillerinden!

...

K.Saat


Beklentisiz Şiir

19 Haziran 2010 Cumartesi


BEKLENTİSİZ ŞİİR

Aldırma sitemlerime,aldırma susuşlarıma...
Sen aldırma ne olur gittikçe katılaşan gönlüme....

Aldırma uykusuz gecelerime...
Durup durup ağlamalarıma,

Anlamsız gülümsemelerime,
Geceye hüzzam çalışıma aldırma....

Aynada kendini göremeyen varlığıma....
Ben aldırmıyorum hayata sende aldırma....

Sevmek beklemiyorum ki senden,
Dilenci değilim ben....

Sabahlara kadar dinlemeler beklemiyorum,
Yorgun bülbül değilim ben....

Derdimle dertlen demiyorum dost,
Şems aşığı değilim ki ben.....

Gözyaşlarıma okyanus ol demiyorum,
Çağlayan değilim ki ben,akamıyorum....

Buz gibi yüreğimi ısıt ey dost demiyorum,
Kartanesiyim ben , ecel istemiyorum senden....

Açık denizde yolunu kaybeden denizciyim,
Demirlenecek liman ol demiyorum ben....

Gülümserken neşeme ortak olmanı beklemiyorum,
En son güldüğümde gözyaşım karışmıştı içine....

Varlığıma tanık ol demiyorum ki dost,
Tek tanığım kalemim,yargılan istemiyorum ....

Kanayan yaralarıma merhem ol demiyorum,
Ben en çok onları seviyorum, beni hiç bırakmayan....

Unuttuğum masallar anlat demiyorum,
Leylayı da Mecnunu da duymak, istemiyorum.....

Yar başında sonsuzluğa kucak açtım,
Nefesimi kesen rüzgara mani ol, istemiyorum....

İçimi ısıtan dualar etmeni beklemiyorum ki,
Yeter ki beddualara muhatap olmayayım....

Ben senden birşey beklemiyorum dost,
Dost satırında adım durmasın....

Ben senden birşey beklemiyorum dost,
Kırılmaların olmasın, her düştüğünde pes ettiren....

Ben senden birşey beklemiyorum dost,
Yeterki çığlık çığlık susuşların olmasın....

Ben senden birşey beklemiyorum dost,
Cam kırıkların can kırıkların olmasın....

Sözüm söz dost,birşey beklemiyorum.....
Sen dost olsan, ben vefalı kalsam....
Sen var olsan, ben yok olsam.....

...

K.Saat




 

Söz Yandı

18 Haziran 2010 Cuma


SÖZ YANDI

Sulara söz düşseydi, yangınlar çıkardı...
Bir hecenin hatrına her katre hüzünle,
Alemin tavanına külden resimler yapardı.

...


K.Saat



Duanın Şıklığı

14 Haziran 2010 Pazartesi


DUANIN ŞIKLIĞI

Herkes çok şıktı, bütün marifetler sergilendi.
Gözlerimi kamaştırdı tavır ve tutumlar.
Hal böyleyken bana yakışacak en güzel elbise susmaktı,
Zaten başka temiz elbisemde kalmamıştı.
Kuşanıp tüm suskunluğumu,
En vakur duaları kalbime doladım.
Onlar bildiklerini okudular,
Ben onların bilmediklerini.

....

K.Saat

Şaşkın/ım



ŞAŞKIN/IM

İçimden öyle bir devir geçiyor ki,
Gazze şeridine ağlamaklı bakmak gibi bir şey.
Hani öyle bir ağlamak geliyor ki,
Hangi yürekte ağırlayacağını bilememek gibi bir şey.

...

K.Saat

 












Uyanış Muştusu!

8 Haziran 2010 Salı


UYANIŞ MUŞTUSU

"Filistin bir sınav kağıdı Her mü'min kulun önünde"
Cahit Zarifoğlu

Filistin çıkartmasının fatihleri yola çıktığından beri bir korku kuşu sol yanımda sekti durdu,ta ki zalim bir avcının kurşunu ile kalplerimiz kana bulanana dek.Seyir halindeki umutlarımıza insaniyetten uzak paranoyalar düştü. Gazzeli çocuklarımıza bayram neşesi yaşatacak hediyeler ile Gazze yolunda masumiyet, şımarık bir çocuğun kahkahasıyla vuruldu.İnanamadık oyuncak bebeklere doğrultulan silahlara, inanamadık La ilahe illallah'ın gölgesinde işlenen cinayetlere.Sağır olmak vardı, gözleri bağlı olmak vardı,kalpleri mühürlü olmak vardı...Yaşananlara kalpler dayanmadı.

Mavi Marmara, Akdeniz'de tarih yazarken, ülkemdeki beyzadaler, fildişi kulelerinde kalemle kalplerimizi oydu.Dayanmadı, çatladı sineler, dayanmadı çatladı gökler, bir tek dayanan vardı, merhametsiz yürekler... İstedik ki Gazze her gece ağlamasın, yağmurlara karışan gözyaşları, artık topraklarımızda hüzün çiçekleri açtırmasın. İstedik ki Gazze'deki dehşet ,sadece biten bir filmin hazin sonu kadar ağlatmasın. Nisa 75'in sinelerimizdeki ağırlığı dağılsın, Akdeniz'in şahit olduğu zulmet, insan olduğunu unutmayan bir avuç insanın merhamet gözyaşlarıyla aydınlığa kavuşsun.

Durmadı zulüm, durmadı işte akacak kan. Şehadet yemini içildi, sözünden dönmedi fatihler. Sözünden döndü de insanlık, sözünden dönmedi siyonizm, sözünden döndü de umutlu bekleyiş, sözünden dönmedi satılık bir avuç kof ruh.YaRab mahşerde bizi merhametinin gölgesinde haşret.

Çilesinden korktu kimileri bu zorlu yolculuğun, kimileride akacak kanın durmamasından. Gazze ölürken her sabah, diriliyordu yahudi locası, siyonist uşağı, kapitalizm sancısı her sabah yeniden.Yumduk gözlerimizi, sağır ettik çığlıklara soytarı ruhlarımızı, ellerimizi bağlamadılar ya, her gün besledik siyonist çocuğu...

Usanmadınız mı hala oyun oynamaktan, usanmadınız mı hala soytarıların açıklamalarından yılmaktan, usanmadınız mı hala bir atımlık kurşunu ile insanlığı vurmaya kalkan yahudinin alaycı bakışlarından, usanmadınız mı hala elleriniz ile ördüğünüz zulmün, yağmur olup sinelere düşmesinden.Evlatlarınızın yüzüne bakarken utanmadınız mı, Gazzeli çocuğa sırtınızı dönmüşken.Saygı duyarken bir yahudinin düşüncesine, utanmadınız mı kalplerimize bıraktığı fitne tohumları ile poz vermekten.Utanmadınız mı, adım adım kalpleri karartan açıklamalar yapmaktan, utanmadınız mı en ala yemekleri yerken, sofranızda Filistin sohbeti yapmaktan.Utanmadınız mı, tatil beldelerinde güneşlenirken, kalplerinizdeki güneş gözlükleri ile insanlığa sırıtmaktan.

Utanmadınız Gazzede insanlığı öldüren sözlerden, utanmadınız şehitlerimize mezar kazarken,utanmadınız kızarmayan yüzünüzden, UTANDINIZ yetim umutlarla HAK'kın sancağını taşıyan Mavi Marmara'dan. Gölge düşürdü şeref yoksunu arzularınıza, gölge düşürdü iç, dış piyasada pirim yapan yalakalıklarınıza, maskenizi düşürdü... İbrahim'in ateşine su taşıyan karıncanın yanında zelil düşürdü.

Tutmadı oyununuz, koptu kuklaların ipi, koptu sinelerin gaflet zinciri, çıldırdınız. Söz üstüne söz söyleyip, alçaldıkça alçaldınız.Selam durduk Muhammed'in ordusuna, selam durduk dünyalıklarımıza şahitlik eden meleklere. İman ettik El-Halim isminin sahibine ve yemin ettik Hak'kın sancağını Gazze'nin kalbine dikmeye.

Hayber Hayber Ya Yehud Ceyş-i Muhammed Seyeud.

K.Saat



Bilme/sen de

5 Haziran 2010 Cumartesi



BİLME/SEN DE

İnsanlığın üstünde iptal yazıyor,
Merhametin üstünde, abartma...
Bir kaç soytarı zulmü kınıyor işte,
Ama unutma ki kimsesiz olunca,
Mezar taşına isim bile yazılmıyor...

...

K.Saat

Susmam


SUSMAM

Sadece en suskun yanıma denk düştü hayat,
Ben bundan sonra susamam...
Yaşamın kerteriz defterine düşüyorum tüm notlarımı,
Bundan sonra hayat sükutun en işlek yanına düşmesin diye...
 
...
 
K.Saat

Kusur

3 Haziran 2010 Perşembe


KUSUR

Kusurlu bir insanın en büyük kusuru,
Kusursuz olacağını sanması değil miydi?

...


K.Saat



Yanılgısı Bol/dur Yaşamın



YANILGISI BOL/DUR YAŞAMIN

Bir kabus sonrası uyandığında,
Bunun sadece bir rüya olmadığını bilmek,
Korkulara kapı aralamak...

Aradığını bulmak için çıktığın yolda,
Bulduğunun aradığın olmadığını bilmek,
Karamsarlığa bel bağlamak...

Yalın ayak kaçmaya kalktığında,
Bunun bir firar olmadığını bilmek,
Esaretin yeni başlıyor demek...

...

K.Saat 


Gerekçe

2 Haziran 2010 Çarşamba


GEREKÇE

Huysuzluk var ruhumda biliyorum
Ve şiddetli geçimsizliği öneriyorum,
Böylece daha az yorulurum...
Ey hayat,
Belki üç talakla ayırıp senle yolumu,
Hak'ka kul olurum...


...

K.Saat

Sebep/siz



SEBEP/SİZ

Cam gibiyim kırıldıkça keskinleşen.
Mağduriyet değil hiç payıma düşen,
Pişmanlığın azabı her dem
Beni böyle sükuta sürükleyen...

...

K.Saat

Ben ki !

1 Haziran 2010 Salı



BEN Kİ!
Ben ki müslümanım dünyaya bakarken,
Veremeyeceğim hesaplardan korkuyorum.

Ben ki kadınım, çocukların yüzüne bakarken,
Evlatlarından olan anneleri hatırlıyorum.

Ben ki yeryüzüyüm, üzerime basılırken,
Çiğnenen ruhların sancısını taşıyorum.

Ben ki settar olan geceyim, gün doğmadan,
Gazze’nin çığlıklarıyla uyanıyorum.

Ben ki ruhlarınızı aydınlatan güneşim,
Zulmü aydınlattığım için utanıyorum.

Ben ki kuşların mekânı özgür denizim,
Boyandım, elinizdeki kanları temizleyemiyorum.

Ben ki masum bir bebeğim. Suçluyum,
Gazze’de doğmuşum, mermilerle oynuyorum.

Ben ki aciz bir kalemim, suskunum,
İnanıyorum ve El-Halim ismine sığınıyorum.

Ben ki Âdem’in torunu,Musa’nın asası,
Nuh’un gemisi,Yunus’un duası,Eyyub’un sabrı...

Ebubekir’in sadakati,Ömer’in hiddeti,
Osman’ın merhameti,Ali’nin kılıcı...

Ben ki Efendimiz (sav)’in ümmeti,Ben ki insan,
Ya Rab, Es Sabur, Es Sabur,Es Sabur...



….


K.Saat


 

2009 ·Ruz-i Ceza by Keziban Saat, Free Blogger Templates